www.dinimizkaraman.tr.gg
  Batıl İnançlar
 

 Batıl inançlarımız


İnsan vefat eder etmez ayakkabılarını kapının önüne koymak.

Gelin eve girerken testi kırmak.

Ateşin üzerinden atlanırsa evi olurmuş.

Dilek tutulup havuzlara para atmak.

Kısmetin açılması için yeni kesilmiş söğüt dallarıyla yoldan geçenlerin kafalarına vurmak.

Ay ve güneş tutulduğu zaman teneke çalmak.

Avuç kaşınırsa kendisine para gelecekmiş.

Kurşun döktürmek.

Bıçağı birbirine verirken bıçağa tükürmek

Çocuklara mavi boncuk takmak

Baykuşun ötmesinden kötü manalar çıkarmak.

Misafir giderken arkasından su dökmek.

Akşamları evi süpürmemek.

Bazı günleri uğursuz saymak. Salı günleri sallanır gibi.

İki bayram arasında nikah yapmamak.

Çocuğun göbeği düştüğünde eve gömülmesi gerekirmiş ki büyüyünce eve bağlı olsun.

Taşı başka bir şey üzerinde gezdirip eğer taş bu şeye yapışırsa dilediğim şey olacak diye inanmak.

Köpeğin havlamasından mana çıkarmak.

Merdiven altından geçmemek.

Kuşun ötmesinden, geçmesinden, inmesinden iyilik ve kötülük beklemek.

Ayın onüçüncü günü uğursuzmuş.

Evin içinde terlik ters olarak bulunursa o evden ölü çıkar.

Baykuş bacaya konarsa o evden ölü çıkar.

Evde bardak, tabak gibi birşeyin kırılmasıyla bunun bir şeye sebep olacağını sanmak.

Birinin başına bir iş geldiği zaman bu işin kendine gelmemesi için kulağını çekip masaya veya başka bir şeyin üzerine vurmak.

Dört yapraklı yonca uğur getirirmiş.

Kurbanın kanını alnının ortasına sürmek.

Para gelmesi isteniyorsa elindeki paraları çıkın yapıp gül ağacına asmak.

Yatağının üstüne kimseyi oturtturmamak

Bir bardak yere düşüp kırılmadıysa bunu uğursuzluk sayıp bardağı atıp kırmak.

Leyleği uçarken gören seyahat edermiş.

Pazar günü çalışmak uğursuzluktur.

Hayızlı kadın akşam ezanından sonra küpten turşu çıkarırsa turşu bozulur.

Gelin olanın duvağı evde kalmış kızın başında çözülürse bahtı açılır.

Gece tırnak kesilirse ömür kısalır

Yeni doğan çocuğun ilk dışkısı yattığı odanın eşiğine veya beşiğinin altına konursa nazar değmez.

Evli birinin yüzüğünü bekar bir kız takarsa kısmeti kesilir.

Gece aynaya bakmak veya tırnak kesmek uğursuzlukmuş.

Bekar bir kız evli birinin gelinliğini giyerse kısmeti kesilir.

Hamileyken yumurta yiyen kadının çocuğu haylaz olur.
 
Çocuğun kırkı çıkmadan tırnağı kesilirse ya arsız ya da hırsız olurmuş
 
Bebek ayakları altından öpülürse talihsiz olurmuş.

Batıl İnançlar

İlk çağlardan beri her toplumdan insanlar gerçeklik payı olmayan, korkuları, çaresizlikleri, eski gelenekleri gereği genellikle doğa üstü olan olaylara inanırlar. Bu inançlar batıl inançlar olarak isimlendirilir. Çoğu psikolojik olarak bu tür inanışların negatif etkisine maruz kaldığı için doğruluğuna ve bu tür batıl inançlara daha içten bir şekilde inanırlar.

Bana soracak olursanız batıl inançların özünde yatan; topluma, bireylere bazı bilinmesi gereken şeyleri öğretmeyi korkutarak sağlamaktır. Aşağıdaki çoğu batıl inançlarda bunu görebilirsiniz. Örneğin Hıristiyanlıkta olan siyah kedi, süpürge, 13. Cuma gibi batıl inançlar Avrupa'nın paganizmi unutturma çabalarından kaynaklanmaktadır. Örneğin Anadolu'da yaygın olan batıl inançlarda ise yine öğretiler söz konusu olabilmektedir. Elektriğin yaygın olmadığı dönemlerde geceleri yapılan tırnak bakımı karanlık neticesinde hoş olmayan sonuçlar doğurabiliyordu. Dolayısı ile geceleri tırnak kesmenin hoş olmadığı farklı bir yöntemle bireylere anlatılıyor. Örneğin bıçak hediye edilmesi konusundaki batıl inanç eskiden krallıkların birbirleriyle savaşmadan önce birbirlerine bıçak göndermeleriyle ilgili olabilir. Bu savaşın sebebi bile sayılabiliyormuş.

Ev içerisinde şemsiye açmanın tehlikeli olduğu ortada, küçük bir mekanda açılan şemsiye mekanda bulunanlara istemeden zarar verebilir. Kısacası benim görüşüm batıl inançların ortaya çıkmasındaki en büyük etken korkutularak bazı şeylerin öğretilmesinin yada şartlı davranılmasının daha kolay olmasıdır. Mezarlıklardaki ağaçlar toprakta oluşan azotu kullanır, havayı temizler, toprağın kaymamasını sağlar vs. İnsanlara böyle söylediğinizde sizi dinlemezler gidip o ağaçları yinede ihtiyaçları için kesebilirler. Mezarlıkların ağaçlara ihtiyacı vardır. İnsanlara mezarlıktan ağaç kesmenin çarpılmayla sonuçlanacağını anlatmak onları bu eylemden daha kolay uzak tutmaktadır çünkü dinin korkutucu ve caydırıcı etkisi büyüktür. Öyle ya da böyle insanlar garip şeylerde şansı veya şansızlığı bulmuşlar ve bazı olay ya da objelerin kötü ya da iyi kaderi getirdiğine inanmışlar. Aşağıda bu batıl inançlardan dünya çapında ve ülkemizde olanların bazılarını görebilirsiniz… Söylemeden edemeyeceğim bazılarına ben de inanıyorum 

Dünya'da Batıl İnançlar

  1. 13. Cuma: İskandinav mitolojisinde 12 tanrıya 13. kötü tanrının katılmasının insanlara kötü talih getirdiğine inanılır.

  2. 2 ayaklı merdiven açıkken bir üçgen oluşturur. Altından geçmek bazı Hıristiyanlarca kutsal üçlemenin bozulmasına neden olduğuna inanılır. Kutsal üçleme kırılarak şeytanla bir anlaşma içerisine girildiği söylenir ve kötü şans getirir.

  3. Antik Mısır'da Tanrıça Bast siyah bir kedi olarak tasvir edilirdi. Hıristiyanlarca diğer dinleri çağrıştıran her türlü obje kötü şans getirirdi ve dinlerine karşı çıkardı siyah kedi de dinlerine zarar verecek tanrıyla aralarına girecek bir objeydi. Hatta kedileri olan kadınlar bir dönem cadılıkla suçlanıp cezalandırılmıştı Engizisyon Mahkemeleri zamanında.

  4. Yakınlarda bir baykuş 3 kez öttüğünde oraya ölüm getirdiğine inanılır kimilerince.

  5. Ortada hiçbir şey yokken evin içinde bir köpeğin havlaması sonucunda evde birinin hastalanacağına inanılır.

  6. Masada bıçakların üst üste gelmesi durumunda yani hane içerisinde masada duran bıçaklar çakışırsa o evde kavga olacağına inanılır.

  7. Sebebi ve temeli bilinmese de evde kırılan aynanın 7 yıl şansızlık getirdiğine inanılır. Durduk yere sebepsiz kırılan aynanın ise ölüm getirdiğine..

  8. Birçok toplumda batıl olarak ev içerisinde şemsiye açmanın kötü şans getirdiğine inanılır.

  9. 1 Mayıs'tan önce ağaçtan çiçek koparıp eve getirmek kötü şans getirir.

  10. Birine karşılığında başka bir şey almadan eldiven vermek kötü şans getirir.

  11. Suya, denize taş atmak kötü şans getirir.

  12. Yeni ayakkabılar masanın üstünde bırakılmaz.

  13. Yeni eve taşınırken eski evin süpürgesi yeni eve götürülmez.

  14. Kulağınız yanıyorsa biri sizi anıyor demektir. Sol kulak yanıyorsa kötü sağ kulak yanıyorsa iyi şekilde

  15. Sol elinizin avuç içi kaşınıyorsa kavga edeceksiniz sağ elinizin avuç içi kaşınıyorsa para gelecek

  16. İyi bir şeyden bahsederken ve zarar gelmesi istenmiyorsa tahtaya 3 kez vurulur.

  17. Süpürgeyle vurduğunuz kişi tembel olur.

  18. Eğer fakir birine yeni bir çift ayakkabı vermezseniz hayatınız boyunca öldükten sonra diğer yaşama çıplak ayakla gidersiniz.

  19. Birinin bardakta yarım kalmış suyuna su ilave ederek içilmez kötü kader getirir.

  20. Cadılardan korunmak için mavi boncuk taşınır.

  21. Eğer köprüde bir arkadaşınıza hoş çakal derseniz o arkadaşınızı bir daha göremezsiniz. (buna ben de inanıyorum)

  22. Fırtınalı havada saç kesmek iyi şans getirir.

  23. Kediler bebeklerden uzak tutulur, kedilerin bebeklerin nefesini çaldığı söylenir.

  24. Tırnaklar veya saçlar kesildikten sonra yakılmalı veya gömülmelidir.

Anadolu'da Batıl İnançlar

  1. Mezarlık, ziyaret  yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.

  2. Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.

  3. Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.

  4. Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.

  5. Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.

  6. Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.

  7. Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.

  8. Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.

  9. Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.

  10. Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.

  11. Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.

  12. Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.

  13. Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.

  14. Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.

  15. Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.

  16. Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.

  17. Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.

  18. İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.

  19. İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.

  20. İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.

  21. Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.

  22. Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.

  23. Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.

  24. Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.

  25. Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.

  26. Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.

  27. Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.

  28. Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.

  29. Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.

  30. Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.

  31. Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.

  32. Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.

  33. Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.

  34. Kara ağaçtan düşen yaşamaz.

  35. Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.

  36. İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.

  37. Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.

  38. Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.

  39. Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.

  40. Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.

  41. Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.

  42. Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.

  43. Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.

  44. Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.

  45. El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.

  46. Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.

  47. Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.

  48. Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.

  49. Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.

  50. Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.

  51. Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.

  52. Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.

  53. Gece ıslık çalmak günahtır.

  54. Gece evden eve tuz verilmez.

  55. Akşam kapının önü süpürülmez.

  56. Ekmek aktaracağı evden eve verilmez.

  57. Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.

  58. Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.

  59. Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.

  60. Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.

  61. Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.

  62. Evin temeline kara taş koymak iyi değildir.

  63. Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.

  64. Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.

  65. Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.

  66. Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.

  67. Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.

  68. Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.

  69. Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.

  70. Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.

  71. Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.

  72. Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.

  73. Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.

  74. Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.

  75. Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.

  76. Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.

  77. Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.

  78. Yarım çay içen kadın dul kalır.

  79. Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.

  80. Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.

  81. Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.

  82. Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.

  83. Makası açık bırakmak düşmanlarınızın sizin hakkınızda konuşmasına neden olur.

  84. Çarşamba gecesi işlenilmez, çamaşır yıkanmaz, temizlik yapılmaz.

  85. Gece tırnak kesilmez, ıslık çalınmaz, sakız çiğnenmez.

  86. Gelinin ayakkabısının altına kimin ismi yazılırsa en kısa zamanda ismi yazılan kişi evlenir.

Birisi uzunca vakit eve dönmezse veya kaybolmuşsa ayakkabısına tuz dökülür. Kişi en kısa zamanda evine geri döner.

Batıl İnançlar

Geceleğin sakız çiğnersen ölü eti çiğnermişsin.

* Ayaklarını yıkamadan yatarsan şeytan ayaklarını yalar.

* Gece camdan veya balkondan bir şey silkelersen evin bereketi kaçar.

* Gece tırnak kesersen şeytan ayaklarını keser.

* Ateşle oynarsan gece uyurken üstüne işersin.

* Makasla oynarsan annenle babanla kavga edersin.

* Çok peynir yersen karnında kurt olur.

* Gece çok aynaya bakarsan cinler gelir.

* Gece yatakta bir şey yer, yatağa dökülürse gece korkulu rüya görürsün.

* Çok konuşursan dilini arı sokar.

* Ağzını açma sinek kaçar.

* Kesilen saçlarını yere atma, öbür saçların da dökülür.

* Islık çalarsan şeytan çağırırsın.

* Yumurtanın kabuğunu kırmadan atarsan şeytan sana onunla su verir.

* Evlenmeden gelinlik giyersen kaçarsın.

* Büyüklere vurursan elin taş olur.

* Losanın mezarı 40 gün açık olur.

* Küfür edersen ağzında çıban çıksın.

* Külün üstüne tuvaletini yaparsan çarpılırsın.

* Gece korkulu bir rüya görürsen popon açıkta kalmıştır.

* Rüyanda birisinin öldüğünü görürsen ölü diri getirir.

* Rüyanda birisini ölmüş görürsen ona ömür vermişsin.

* Fazla gülersen mutlak ağlarsın.

* Eşya üzerindeyken bir yerini veya düğmesini dikersen kısmetin kapanır derler.

Türkiye’deki batıl inançlar  


Türkiye’deki batıl inançlar
 Yüzyıllardır süregelen batıl inançlar hayatın her noktasında etkisini gösteriyor.

Bazı inanışlara göre: Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez. İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar. Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir. Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır...



Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Güler, birlikte yaşayan insanlar arasında kimizaman korkudan, kimi zaman çaresizlikten, kimi zaman da rastlantılardan doğan bir takım inanışlar olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Güler, bu tür inanışların, ilk insanın var oluşundan günümüze kadar sürüp geldiğini ifade ederek, “Bu tür inanışların çoğunun bilimsellikle, akılla, çağdaşlıkla bir ilgisi yoktur. İnanışlar kişiden kişiye değişmekle birlikte ortak yanları vardır. Bu tür inanışların insan üzerinde negatif etkisi de bulunmaktadır” dedi.

RUH, MEZARLIK, TÜRBE VE ZİYARET YERLERİ İLE İLGİLİ BAZI HALK İNANÇLARI:
Ziyaret yerlerindeki ağaçları kesenler çarpılır.
Türbeden dışarıya bir şey, bir nesne götüren kişiler çarpılır.
Mezarlığı parmağı ile işaret etmek iyi değildir. Parmakları ile işaret eden kişilerin parmakları kurur.
Kurban kesilirken hayvan dilini dışarı çıkarırsa kurban sahibi o yıl içerisinde ölür.
Bir çocuk sürekli ağlarsa o evde mutlaka ölüm meydana gelir.
Ayakkabı çıkarıldığında ters dönerse, ayakkabı sahibinin tez vakitte öleceği düşünülür.
Yatarken çorapları baş tarafa koymak iyi değildir, insan çabuk ölür.
Ölünün elbiseleri ölü yıkayıcılarına verilir.
Mezarlıktan ağaç kesilmez. Ağaçta cin olduğuna inanılır.
Gece ölen kişinin üzerine sabaha kadar bıçak konulur.
Yoğurdun güzel olması için mezardan çırpı toplanarak, kaynayan sütün altına atılır.
Ölünün yıkandığı evde üç gün ışık yanar.
Baş sağlığına gelen kişilerin ayakkabıları ters çevrilmez.
Mezar kazıcısına para verilmezse ölünün rahatsız olacağına inanılır.

HAYVANLARLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Yılan öldürülüp, suya atılırsa ve yılan suda kaybolursa yağmur yağar ve durmaz, seller olur.
Kurt uluyunca ya ayaz olur ya kar yağar.
Bir evin başında baykuş öterse, o evde biri ölür ya da bir yıkım olur.
İnek doğurunca eve ağır bir şey alınırsa ya da ağır bir şey kaldırılırsa ineğin sütü kesilir.
İneğin sütünü yere sağmak iyi değildir, hayvan hastalanır.
İlk yaylaya çıkışta sığırların ortasından bir yabancı geçerse sığırlar hamile kalmaz, doğum yapmazlar.
Bir kişinin önüne tavşan çıkması uğursuzluktur, mümkünse gidilen yoldan geri dönülür.
Çakal uluyunca yere tükürmek gerekir, yoksa insanın başına bir yıkım gelir.
Çakal ulumaya başlayınca hava açacak, günlük güneşlik olacak demektir.

OCAK VE ATEŞLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Ateşe tükürmek, ateşe sövmek, ateşe tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk getirir.
Sabah evinden başkasına ateş verenin ocağı söner.
Ocağın üstünü boş bırakmak uğursuzluk getirir.
Sacayağının birdenbire devrilmesi evin başına bir yıkım geleceğini gösterir.
Tencerede su boşu boşuna kaynarsa düşmanlar çoğalır.
Lamba yakılmayan evin ocağı her vakit kararır. Aynı zamanda ev sahibinin öldükten sonra mezarı da karanlık olur.
Hastalanan hayvanları ateşten geçirmek iyidir.
Ateşi söndürmek için su dökülmez, ateş toprakla örtülür.
Ateş çok önceden sönmüş olsa dahi külün yanında yatılmaz. Külde cin ve şeytanın oynak yaptığına inanılır.
Ateşin çıkardığı ses ateşi yakan kişi hakkında dedikodu yapıldığına işarettir.

TARIM VE BİTKİLERLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Kara ağaçtan düşen yaşamaz.
Kara ağaçtan beşik, sandık yapılmaz.
İncir ağacının altında uyuyanları şeytan alır götürür.
Ceviz ağacının altında yaşayanları şeytan alır götürür.
Tarlada zina yapılırsa bereket olmaz.
Üzümün tanesini, karpuzun sap kısmındaki kabuğunun içini yiyenler yetim kalır.
Çocuğun bezleri yabani ağaca asılırsa çocuk yabani olur.
Nar tanelerini yere dökmek günahtır, nar cennet meyvesidir.

İNSAN VÜCUDUYLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Diş düşürülünce o diş kimsenin göremeyeceği bir yere saklanmalı ya da gömülmelidir.
Elleri diz üzerinde kavuşturmak, parmakları birbirine geçirip el bağlamak iyi değildir, insanın kısmeti kapanır.
Parmakların çatırdaması iyidir, insanın sağlıklı olduğunu gösterir.
El yıkanırken önce sağ elden başlamalı, önce sol elden başlamak uğursuzluk getirir.
Tokalaşırken ya da birisine bir şey verirken sağ el kullanılmalıdır, sol el uğursuzluktur.
Baş taranırken dökülen saçları dökmek doğru değildir, bunlar toplanır, ölünce o kişinin kabrine konur. Çünkü bu saçlar kıyamet gününde tekrar bitecektir.
Hamile kadın aş eridiği sırada neye bakarsa doğacak çocuk ona benzeyecektir.

KARANLIK VE IŞIKLA İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Akşam soğan yenen yere melekler gelmez.
Gece aynaya bakanın ömrü kısa olur.
Gece acı (biber, soğan, sarımsak) evden dışarıya verilmez.
Yoğurt, süt, peynir gece dışarıya verilmez. Vermek gerektiğinde üzerine kömür, üzerlik veya yeşil bir dal konularak verilir.
Gece ıslık çalmak günahtır.
Gece evden eve tuz verilmez.
Akşam kapının önü süpürülmez.
kmek aktaracağı evden eve verilmez.
Çocuklar gece beş taş oynarsa düşman gelecek denir.

BEREKETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Değirmenden ilk gelen unla yapılan ilk ekmeği yiyen kişinin karısı ölür.
Ekmek kırıntılarını yere atmak, ayakla çiğnemek evin bereketini götürür.
Gurbete giden kişinin azığından bir parça ekmek çalınır.
Bir kişinin üzerinde dikiş dikilirse o kişinin kısmeti bağlanır.

EVLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Evin temeline karataş koymak iyi değildir.
Kapının önünde oturan kişi iftiraya uğrar.
Duvar dibinde uyumak iyi değildir, insan çarpılır.
Evin içerisi temiz olmazsa oraya melekler değil şeytanlar gelir. Böylece o evde mutluluk değil geçimsizlik olur.
Evden bir kişi gurbete gittiği zaman o gün ev süpürülmez, dışarıdan misafir alınmaz.
Eşya taşımak için kullanılan ala iple komşunun evine girilmez. Komşunun başına bir uğursuzluk geleceğine inanılır.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan fakir olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, insan bekar kalır.
Urganla komşunun evine girilmez. Aksi halde komşunun evinde kıtlık olur.
Kapı eşiğinde oturulmaz, kapı eşiğinde şeytan bulunur.
Yağmur yağarken kapı eşiğinde oturmak günahtır.

CİNSİYETLE İLGİLİ HALK İNANÇLARI:
Odanın ışığını evin erkeği yakarsa o ev daima nur içinde ve bereketli olur.
Kadının yolda erkeğin önünü kesmesi uğursuzluktur.
Bir kadın iki erkeğin arasından geçerse çocuğu olmaz.
Bir adam iki kadının arasından geçerse sözü geçmez.
Bir erkek iki kız arasından geçerse köse olur.
Yarım çay içen kadın dul kalır.
Ava gidecek kişinin önünden kadın geçerse avlanamaz. Bundan dolayı o kişi ava gitmekten vazgeçer.
Kız çocuğunun ilk kez kesilecek saçını dayısı keserse saçı gür olur.
Oğlan çocuğunun saçını ilk kez amcası veya dayısı keser.
Kız baba evinden perşembe veya pazar günü çıkar.
Koç katımında koçun üzerine kız çocuğu bindirilirse doğacak kuzu dişi, oğlan çocuk bindirilirse erkek olur.


Batıl inançlar nerden gelip nasıl toplum içinde yerleştiği belli olmayan ama yüzyıllardan beri belki de değişik inanışların ya da insanların kendi kurgularının sonucu hiçbir temel dayanağı ve mantığı izahı olmadan yerleşmiş inanışlar alarak günümüze kadar süre gelmiş olan inanışlardır. Bugün bile çeşitli şekillerde kendini gösteren bu inanışların temelinin insanlık tarihi kadar eski olduğu bilinmektedir. Yöresel özellikler arzeden bu inanışlara ilimizde de rastlamak mümkündür.

Bazı batıl inançlardan örnekler :


Saçayak boş olarak yanan ateşte bırakılırsa ölü suyu bekler.Ellerini bağlayanın kısmeti bağlanır. Bir kadın aş ererken birine bakarsa çocuğu ona benzer. Çocuğunun güzel olması için gebe kadına ayva yedirilir.Gece tırnak kesilmez. Yeni gelinin kucağına oğlan çocuk verilirse ilk çocuğu erkek olur. Evde incir ağacı yakılmaz yakılırsa ev ocak söner. Kapı eşiğinde oturan kişi iftiraya uğrar.Geceleyin evde ıslık çalınmaz, çalınırsa eve yılan girer. Kuluçkanın altına yumurta koyan kişi, başını sararsa civcivler gugulli olur. Ay tutulunca havaya ateş edilirse ay kurtulur.Boş beşik sallanırsa çocuğun karnı ağırır.

Hastalıkların tedavisinde yararlı olduğuna inanılan kocakarı ya da halk ilaçları, halk hekimliği diye anılan temelde bilimsel değeri olmamasına rağmen doğal tedavi yöntemi olarak ta günümüzde bile tartışılan tedavi yöntemlerinin bir kısmına bütün Anadolu'da olduğu gibi ilimizde de rastlamak mümkündür.

Arı Sokması :
Arının ısırdığı yere demir basılır.
Sarılık :
Sarılığa yakalanan hastanın ustura ile damak, el ve ayak tırnaklarının dipleri kesilir. Bu işleme sarılık kesme denir.
Çıban :
Çıbanların olgunlaşıp boşalmaları için üzerine damar otu denilen geniş yapraklı bir ot sarılır.
Üşütme :
Nezle, grip gibi durumlarda bir bardak süte bir parmak bal karıştırılıp hastaya içirilir.
Baş Ağrısı :
Başa patates sarılır, ayrca mısır hamuru ayranla karıştırılarak bir çömberle başın ön kısmına bağlanır.
Mide Hastalığı :
Yörenin ünlü kestane balı yedirilir.
Karında Kurt :
Çocukların ağzından sular akar, çelimsiz olurlar. Şeftali yaprağı ve ham meyvası kaynatılır, hasta iki üç sabah aç karına içer. Kurtçuklar dökülür.
Yanık :
Özellikle yoğurt sürülür.
Kediler
Kediler gizem dolu yaratıklar oldukları için mi yoksa insanoğlunun varoluşundan beri metafizik önemli olduğu için mi bilemiyoruz, ama kediler batıl inançların içinde kendilerine pek de büyük bir yer edinmişlerdir. Bu şöhrete katkıda bulunan kedilerle ilgili bazı batıl inançları duymak ister misiniz? Yüzünü patileri ile temizleyen kedi, yağmurun habercisidir. Başka bir inanca göre ise beklenen sevgilinin yakın zamanda geleceğine yorumlanır.

Mitoloji’de de kedilerin üstün güçleri olduğu düşünülür. İnsanlara kızan tanrıların yeryüzüne gönderdikleri yıldırımlar kedi görünümdedir. Köpekler ise Mitoloji’de rüzgarla özdeşleştirilmiştir. Belki de bu yüzden İngilizce’deki “şakır şakır yağmur yağıyor” anlamında kullanılan “gökten kedi köpek yağıyor” atasözünün kökeninde bu mitolojik inanç vardır.
Eskiden denizciler büyük bir yolculuğa çıkmadan önce güverteye kedi getirirlermiş. Eğer kedi uslu durursa yolculuğu iyi, eğer uzun uzun miyavlarsa yolculuğun çetin geçeceğine inanırlarmış.
• Rüyada kedi görmekle de ilgili onlarca farklı yorum bulunur. Hıristiyan inancında –belki de Ortaçağ’ın etkisi ile- kedi görmek hayra alamet sayılmasa da, Hıristiyanlık öncesi kültürlerden kalma inançlarda ise rüyada kedi görmek iyi anlamdadır. Eğer rüyada üç renkli kedi görülürse aşkta şans, tekir görülürse işte şans, siyah beyaz kedi görülürse bebek sahibi olmak şeklinde yorumlanır. Eski Romalılar ise Eski Mısır’ın kedi kültürünü kendi kültürlerine taşımışlar ve rüyasında kedi tarafından tırmalanan bir kişinin başına kötü şeyler geleceğine inanmışlardır.
• Amerika’ya Hollanda’dan göçenlerin bir kısmı eğer bebek istiyorlarsa bir beşiğe kedi bırakırlarmış.
• İskandinavyalılar ise kedinin bolluk ve bereketi temsil ettiğini düşünürler.
• Hindulara göre kedi, çocukluğun simgesidir.
• Orta Avrupa’da kediye tekme atanın romatizma olacağına, kediyi öldüren çiftçinin hasatının bereketsiz olacağına inanılır.
• İngiltere’de ilköğrenim gören çocuklar arasında hala beyaz kedilerle ilgili bir batıl inanç varlığını sürdürür. Beyaz bir kedi gören öğrenci o günün kötü gideceğini düşünür ve kötü gidişatı tersine çevirmesi için sırtını dönüp çapraz işareti yapması gerekir. Ama İngilizler arasında kedilerin şans getirdiğine inananlar da vardır. Bunların başında 1640 İngiliz Devrimi’nin lideri Cromwell tarafından idam ettirilen I. Charles gelir. Siyah kedisinin uğur getirdiğine inanan I. Charles kedisinin kaybettiği gün tutuklanmıştır.
Japonlar ise kedilerin öldükten sonra yüce bir ruha dönüştüklerine inanırlar. Hatta yaşayan kedilerin de dilerlerse bir kişinin ruhuna rahatlıkla geçebileceğini düşünürler.
Bize sorarsanız, bizim de kedilerle ilgili batıl bir inancımız var. Sabah kalktığımızda devrilmiş yemek veya su kabı ya da kabından dışarı fırlamış kedi kumları görürsek biz bunun epeyce uzun sürecek bir temizliğin başlayacağına yorumluyoruz. Kedilerle kalın.

 

Boş inançlar

Boş inanç ya da batıl inanç, mantıksal bir temele dayanmayan inanç ve davranışlara denir. Bazen, nedenini bilmediğimiz davranışlarda bulunur ya da sözler söyleriz. Yolculuğa çıkan birisinin arkasından yere su dökmeyi, merdiven altından geçmemeyi, gece tırnak kesmemeyi, aksıran birisine "Çok yaşa!" demeyi bunlara örnek olarak verebiliriz.

Boş inaçların kökenini, eski tektanrılı dinlerde aramak gerekir. Bu çağlardan kalma boş inanç dediğimiz alışkanlıklar devam etmiş, oysa bir zamanlar bunları anlamlı kılan inançlar çoktan unutulup gitmiştir.

Boş inançların büyük bir bölümü efsanelere dayanır. Bazıları çok eski tarihlerden gelen boş inançlara ilişkin yalnızca bazı varsayımlarda bulunabiliriz. Günümüzde Ay'ın Dünya'nın bir uydusu olduğunu biliyoruz. Oysa bundan binlerce yıl önce yaşamış insanlar Ay'ın bir tanrıça olduğuna sanıyor, insanlara zenginlik ve uğur getirdiğini inanıyorlardı. Günümüzde yeni ay çıktığında sevdiği kişinin yüzüne bakmak ya da altına el sürmek türünden davranışlar o dönemlerden kalmış olabilir. At nalının uğurlu sayılmasının nedenlerinden biri, belki de eski Avrupa topluluklarından Keltlerin atın kutsallığına inanmalarıdır. Eskiçağlarda topraktan çıkarılan demir cevherinden demir eşya üretme sanatının büyücülük olduğuna inanılması da bu inancı doğurmuş olabilir.
Aksıran bir kimseye "Çok yaşa!" denmesinin, aksırma sırasında ruhun geçici olarak bedenden ayrıldığına ilişkin eski inançlardan doğmuş olduğu düşünülebilir. Aksıran kimseyi bu sözlerle sevindirmek, belki de ruhun esenlikle geri dönmesine yardımcı olma amacını taşır. 13 rakamının uğursuz olduğu boş inancının ise, eski İskandinavların dinlerindeki bir öyküye dayandığı sanılmaktadır. Bu öyküye göre, düzenbaz tanrı Loki, öbür 12 tanrının katıldığı bir şölene 13. olarak gitmiş ve eğlenceyi bozmuştur. Bu olayın yol açtığı kavga, İskandinavların en gözde tanrısı Balder'in ölümüyle sonuçlanmıştır. Bu boş inanç hâlâ öylesine güçlüdür ki, bazı kimseler 13 kişiyi aynı masaya oturtmaktan kaçınır. Bazı ünlü otellerde 13 rakamı taşıyan oda ve kat yoktur.
Anadolu'da halk arasında boş inançlara günümüzde de rastların. Bunlardan birkaç örnek şöyledir: Sabahleyin evden ayrılırken eşikten sağ ayak önce atılarak çıkılır. İlk rastlanılan kişinin toplumsal durumu ve halk arasındaki itibarına göre işlerin rast gidip gitmeyeceği konusunda yorumlar yapılır. Esnaf, o gün işlerin iyi gitmesi için siftah parasını yere atar ya da yüzüne sürer. Birine kesici alet verilirken düşmanlığa yol açmasın diye üzerine tükürülür. Akşam tırnak kesmek iyi sayılmaz. Ay tutulması ve Güneş tutulması sırasında silah atılıp, teneke çalınarak önlerini kapatan cin-peri topluluğun kaçırılabileceğine inanılır.

Boş inançların çoğu çok eskilere dayanmakla birlikte, yenileri de vardır. Örneğin, aynı kibritle art arda üç sigara yakmanın uğursuzluk getireceğine inanılır. Bu inancın 1899-1902 arasında İngilizlerin Güney Afrika'da yaşayan Afrikanerler ile yaptığı Güney Afrika Savaşı'ndan kaynaklandığı söylenmektedir. Söylenceye göre, usta Afrikaner nişancıları üç İngiliz askerinin tek bir kibritle sigaralarını yakmaları sırasında yerlerini saptamış ve yanık kibriti elinde tutan askeri öldürmüştür. Bu yeni bir boş inanç böyle doğmuştur.


Dünyanın her yerinde ve çevremizde türlü dini inançlar, geleneksel davranışlar ve bunlara dayalı uygulamalar tarih boyunca etkili oldular ve hala da olmaktalar. İnsan hayatının önemli bölümünü kapsayan ve yaşayış tarzımızı değiştiren inançlar elbette ki bunlarla sınırlı değildirler. Eski Türkler´den veya Osmanlı´dan kalan veya bazı kör dinsel bilgisizliklerle başlayan inançların hala devam ettiğini günümüzde de görürüz. Oysa batıl inançların büyük bir kısmının ardında sosyal ve doğasal gerçekler saklıdır, bazıları ise bilinmeyen tarih öncesi zamanların izleridirler. Jung batıl inançları yaşamın gerekli parçaları olarak tanımlar ve onlara sığınırak yaşamsal bir bilinç alanında korunduğumuzu düşünür.
Modern çağda bilimin ulaşamadığı ve aydınlatamadığı tedavisi bugünün şartlarıyla mümkün olunmayan hallerde ise, evlilik, sevgi, kısırlık gibi türlü çaresizlikte yatır, türbe, adak adama, okuma gibi inançlara dört elle sarılırız. Bilimin etkisi arttıkça, boş inançlara inanan kafalar yıkandıkça bu tür batıl inançların azalacağı ümit edilebilir.
Bartın ve çevresinde çocuk sümüklü olmasın diye hamile kadınlara kelle, paça, balık yedirmezler. Güzel oğlan çocuklarına ve Ay´a baktırılır. Çocukları bir arada ise biri yerde biri kucakta bıraktırılmaz. Yerdekini hemen kucağa alırlar. Annenin gönlünden "benim çocuğum yerde kaldı, hasta olur" düşüncesi geçerse çocuğu hastalanırmış. Yine Bartın ve çevresinde çekilen dişler atılmaz, duvar kovuğuna konur.

tavşan araç önüne çıkarsa uğursuzluk sayılır. Buğdaydan yapılı başak demeti asılı bir evde yangın çıkmazmış. Oklava elde iken üzerinden atlanmaz. Atlayanın karnı ağrırmış. Gece kül dökülmez ve küle basılmaz. Külün içinde cinlerin olduğuna inanılır. Ayakta pantolon giyilmez, Şeytan ayağını sokar derler. İlk önce sağ ayakla giyilir. Çorap, iç çamaşır ters giyilmez, işlerin ters gideceğine inanılır. Nazar için mavi boncuklar takılır. Kulak çekilerek duvara ve tahtaya vurulur. Siyah matem işaretidir. Rüyada yeşil ve beyaz görülünce sevinilir. Salı ve Cumartesi günleri çamaşır yıkanmaz. Pazartesi, Çarşamba ve Perşembe günleri çamaşır yıkanır. Geceleri örümcek ağı bozulmaz.

Akşam öten horoz uğursuzluğun alametidir. Akşam havakarardıktan sonra komşuya ateş ve tuz verilirse uğursuzluk sayılır. Zaten isteseler de vermezler.

Elazığ´da gelin kapıdan içeri girerken eşiğe konulan kaşığı basıp kırarsa eve bolluk geleceğine inanılır. Yine Elazığ´da gerdek gecesinde kız tarafı tatlı şerbet yapıp geline getirir, ikram eder. Gelin damadın şerbetine sezdirmeden üç kez tükürür gibi yapar. Böylece evliliğin daha muhabbetli geçeceğini düşünürler. Muş, Kars ve Erzurum´da iki bayram arası düğün yapılmaz, gelin getirilmez. Bunun o eve uğursuzluk getireceğine inanırlar.

Su ve yağmur hayatın vazgeçilemez kaynaklarıdır. Bazı zamanlarda yağan yağmurun kutsiyeti hakkında bir inanç bulunmaktadır. Örneğin ilk Nisan yağmurları ile yıkanmak, yemek pişirmek, Çamaşır yıkamak uğur ve bereket getireceğine inanılır. Urfa´da kuraklık olduğu zamanlarda kırk küçük taş okunup Halil İbrahim gölüne atılırsa yağmur yağacağına inanılır.

Hıdırellez ile ilgili birçok rivayet bulunmaktadır. Bir rivayete göre, Hıdır ve İlyas adında iki kardeş ayrı yerde yaşamaktadır. Her yıl Hıdırellez tarihinde bir araya gelip bunu kutladıkları söylenir. Diğer bir rivayet ise şöyledir: Hıdırrellez bir karşılaşma bayramıdır. Evliya olan Hıdır ve İlyas 6 ayda bir buluşup karşılaşırlar. O gün bereket yağdırırlar.

ve Çevresinde ölenin karnının üstüne makas, bıçak gibi demir cinsinden aletler konur. Böylece ölünün şişmeyeceğini düşünürler. Urfa´da ise ölünün üstünden kedinin atlaması uğursuzluk sayılır. Eğer atlarsa ölünün hortlayacağına inanırlar. Gaziantep´te bir evden ölü çıkarsa, ev süpürülmez ve yemek yapılmaz. Onlara göre günah sayılır. Bitlis´te ise evden cenaze çıktıktan sonra evde bulunan tüm sular dökülür. Ölü ev için bunun iyi olacağını düşünürler. Kars´ta çok ağlayan çocuğun, babasının öleceğine inanırlar. Bu nedenle ağlayan çocuğun annesi "yaşın başını yesin" derler. Böylece babalarının ölmelerini önlediklerine inanırlar.

Rize´de Cuma akşamı sarımsak yemek iyi değildir. Geceleri tırnak kesilmez. Kesilen tırnaklar bir kağıda sarılmalı ve "Kıyamet Günü´nde gelip beni bulun" diyerek bir deliğe sokulmalı. Ayağında yarası olan kadın komşu evine getirilir. ıyi olması için gelip geçen kadınlar okuyup, üflerler, dikenle çizerler. Yeni alınan ayakkabılar Çarşamba günü giyilmez, Çabuk yıpranacağına inanırlar. Ölüyü borçlu yatırmak günahtır.

Ölümle ilgili birkaç inanç da mezarla bağlıdır. Erzurum, Erzincan ve Sivas´ta kazma, kürek üst üste gelecek biçimde mezar üzerine bırakılırsa ve evden kaynayan kazan devrilirse başka ölülerin çıkacağına inanılır. Kars, Van, Erzurum, Malatya ve daha birçok yerde ölünün çıktığı yere, odaya bir mum ya da bir gazlambası yakılır. Cenaze o gece evde kalacaksa bu işlem aynı şekilde yapılır. Hastanede olacaksa yine aydınlatılır. Çünkü öldükten sonra ruhunun dolaştığını ve görmek istediği şeyleri bulmasında yardımcı olduğu düşünülür. Ağrı, Bitlis, Hakkari ve çevresinde yas Cuma gününe kadar sürer. Buna "Cumaya teslim etmek" denir. Artık yas tutanların yastan çıkması gerekir. Aksi halde günaha girileceğine inanılır. Erzincan´da yas evinin kadınları ve kızları yasın yedinci gününde hamama çağırılır. Yer, içerler. Birlikte yıkanılır. Böylece yas bitmiş olur.

Tekirdağ´da Hıdırellez günü ele sabun sürülmez, insanın sabun gibi eriyip, zayıflayacağına inanılır. O gün uyku uyunmaz. Uyunursa bütün yıl uyuşuk geçer. Dikiş dikilmez. Dikiş dikenin o yıl çok yılan göreceğine inanılır. Çamaşır yıkanırsa dolu yağar. Un elenirse o yıl çok sinek olacaktır. Hıdırellez akşamı dağlara bakılır. Parlak bir ışık görülürse orada para ya da hazine bulunduğuna inanılır. Hıdırellez Günü gelen leylekler kirli olursa bolluk ve bereket olacaktır. Beyaz kelebek görülürse şans ve kısmetin açık olacağından bahsedilir. Hıdırellez Günü hayvanlara hastalık gelmesin diye ahır kapısının önünde ateş yakılıp üstünden, acı çekmemesi, doğum sırasında tehlikeli durumla karşılaşılmaması için yatır ve evliyaların ziyaret yerlerini gezip, dua edilir. Diyarbakır´da doğan çocuğun yaşaması için Zülküf Peygamber´in türbesini ziyaret ederler. Hakkari´de bir kadın doğum zorluğu çekiyorsa, ezan okutulur. Bu, Ezan-ı Ferah yani kadının feraha kavuşması için okutulan ezandır. Gaziantep´te bir yaşından küçük çocukların saçı ve tırnakları kesilmez. Kesilirse, çocukların ömrünün kısa olacağına inanılır. Kars, Bitlis,Ağrı ve Bingöl çevresinde ebe kadın çocuğun bağı düşünce onu alıp fırlatıp atar. Göbek bağı hangi eşyanın üzerine düştüyse, çocuğun karakteri, büyüyünce yapacağı işi ortaya çıkar. Kars ve Erzurum çevresinde çocuğun çıkan ilk dişini kim görürse, o kişi çocuğun gömleğini yırtar ve böylece acısının geçeceğine inanır..


DİNİ DEĞERLER ZAYIFLAYINCA,BATIL İNANÇLAR YAYGINLAŞIR

Günümüzdeki hızlı bilimsel gelişmeler, geçmişin birçok bilinmezini aydınlatmıştır. Batıl inanç konusu olan çok sayıda bilinmez de bunlar arasındadır. Ama bu bile insanları batıl inançlara saplanmaktan kurtaramamıştır.
Çağımızda hurafelerin bu kadar yaygın olmasını ünlü ruhbilimci Jung'un "Arsetip" adını verdiği kollektif bilinçaltıyla açıklamak daha tutarlı görünmektedir. Buna göre toplumların ortak bilinçaltı bu hurafeleri geçmişten günümüze taşımıştır. Aslında tarihin derinliklerinde kalması ve unutulmuş olması gereken başka birçok anlayış, inanç ve kanaat de bu yolla günümüze ulaşmıştır. Anlaşılan odur ki, bunları hiçbir devirde insanların kafasından bütünüyle silip atmak mümkün olmayacaktır.
İslam'ın kesin olarak haram kıldığı bazı batıl işler ve hurafeler İslam'a maledilmektedir Birçok ailelerin bilerek veya bilmeyerek bu tür cahiliyye adet ve geleneklerini yaşamaları, hurafelere inanmaları, türbelerin yanında bulunan ağaçlara ip veya bez bağlamaları, yatırların başında mum yakmaları gerçekten üzücüdür. Suya bakıp mukadderatla ilgili bilgiler vermek, burçlara göre gelecekten haber vermek, yıldızlardan hükümler çıkarmak, yıldızname kitaplarını açtırıp sorunları halletmeye çalışmak gibi İslam dini ile yakından ve uzaktan ilgisi olmayan, aksine İslam'ın yasakladığı şeylerdir.
İslam, tüm batıl ve müşrik düşüncelerin karşısındadır. İslam, yıkıcı değil yapıcıdır. Müslümanların başına gelen felaketler dinlerinden değil, dinlerini öğrenmeyi ihmal etmelerindendir; dini bazı çıkarcıların, bağnazların, cahillerin ve İslam'ı anlamamış dar kafalıların elinden kurtaramayışlarındandır.
Batıl inanç ve hurafelerden bazıları şöyle:
*Ay ve güneş tutulursa kıyametin alametidir, o yıl kıtlık olur, savaş çıkar.
*Gece vakitsiz horoz öterse savaş çıkar.
*Tavşan, tilki, kara kedi yol keserse uğursuzluktur.
*Baykuş kimin evinin damında öterse o evden biri ölür veya o eve bela gelir.
*Salı günü uğursuz bir gündür.
* Cuma günü ev süpürülmez, çamaşır yıkanmaz, bunlar yapılırsa fakirlik gelir, meleklerin kanadı kırılır, kıtlık gelir, Allah kızar.
*Gece tırnak kesilmez, değirmen çevrilmez, ev süpürülmez.
*Gece vakti bir evden başka bir eve kazan, tencere ve tava verilirse mutlaka ölüm olur, makasın ağzı açık kalırsa kefen biçmeye yarar.
*Gece sandık açmak kendi mezarını kazmak sayılır.
*Kurbağalar sesini yükseltirse yağmur yağar.
*Çocuklarının, kendinin, malının üzerine nazar boncuğu takmak, kurşun döktürmek, yola çıkan birinin ardından su dökmek, askere uğurlanan bir kişiye ekmek ısırtmak ve ekmeği asker gelene kadar saklamak ve kabirlere kurban adamak, adağı kabir başında kesmek de batıl inanıştır.
 
 
   
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol